Şifa Hastanesi doktoru Fadya Malhis, Gazze'de yaşadıklarını AA'ya anlattı:
İSTANBUL (AA) - ÖMER FARUK MADANOĞLU - Kadın doğum uzmanı Fadya Malhis, İsrail ordusunun kuşatma, baskın ve saldırılarına hedef olan Gazze Şeridi'ndeki Şifa Hastanesinde görev yaptığı dönemdeki zorlukları anlattı.
Türkiye'de tıp okuduktan sonra mesleğini yapmak için memleketine dönen ve uzun yıllar Gazze'deki Şifa Hastanesinde kadın doğum uzmanı olarak çalışan Malhis, hastanenin kullanılamaz hale gelmesinin ardından uzun ve zorlu yolculuğun ardından Mısır'a geçti, oradan da Türkiye'ye geldi.
İsrail'in saldırıları sırasında yaşadıklarını ve gözlemlerini AA muhabirine anlatan Malhis, birçok kez ölümün kıyısından döndüğünü ve Gazze'den ayrılırken gözyaşını tutamadığını söyledi.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden 1996'da mezun olduğunu belirten Malhis, Türkiye'de 5 sene çalıştıktan sonra Filistin’e gitme kararı aldıklarına değindi.
Gazze'deki Şifa Hastanesinde 2001’den beri çalıştığını dile getiren Malhis, kendisinin aslen Batı Şerialı olduğunu ama eşi Gazzeli olduğu için oraya taşındığını belirtti.
- "Saldırılar başladığında bunun diğerlerine benzemediğini anladık"
Malhis, 7 Ekim 2023'te sabaha karşı binlerce füze sesiyle uyandığını dile getirerek, "Aslında biz bu kadar büyük bir şey olacağını beklemiyorduk. Eski çatışmalar gibi olur diyorduk. Altı saat sonra soykırım başlayınca bunun diğer saldırılara benzemediğini anladık." dedi.
İsrail’in saldırıları sürerken 3 kilometre mesafedeki Şifa Hastanesine araçla ya da yürüyerek gittiğini ifade eden Malhis, binlerce yaralı ve hamileyi zor şartlar altında tedavi etmeye çalıştıklarını aktardı.
Malhis, İsrail’in ilk saldırılarda uluslararası hukuk ile korunması gereken mekanları bombaladığını bildirerek, “İsrail, ilk önce okulları, camileri ve hastaneleri bombalamaya başladı. İnsanlar camilerde saklanırken bombaladığı için 50-60 bin sivil Şifa Hastanesine sığındı." diye konuştu.
İsrail'in 7 Ekim’den önce Gazze’ye günde sadece sekiz saat elektrik verdiğini vurgulayan Malhis, Şifa Hastanesinin yenidoğan bölümünde jeneratörler yardımıyla doğum yaptırdıklarına işaret etti.
Malhis, İsrail’in Gazze’deki soykırımda ilk önce hastanelere giden akaryakıtı ve elektriği kestiğini kaydederek, şöyle devam etti:
“Kış ayı başladığı için kuvözdeki bebeklerin ısıtılması çok zor yapılıyordu. Kimsesi olmayan, katliamdan kurtulmuş bebekler bize geliyordu. O masum bebeklerin günahı neydi? Bize gelen bir bebeği ağaç üstünde bulmuşlar. Düşünün patlamanın basıncı o kadar büyük ki bebeği beşiğinden evin önündeki ağaca savurmuş."
Şifa Hastanesinin aktif olarak çalışmasını engellemek için İsrail’in üç kere füzelerle vurduğunun altını çizen Malhis, kasım ayındaki ilk saldırıda hastanede olmadığını sözlerine ekledi.
- "Kızım, damadım ve torunlarım saldırıdan son anda kurtuldu"
Saldırıların ikinci gününde kızının evinin bombalandığını anlatan Malhis, kızı, damadı ve torunlarının İsrail saldırısından son anda kurtulduklarına değindi.
Malhis, İsrail askerlerinin kasım ayında mahallelerini kuşattığını ve ailesiyle birlikte Rimal’de bir ay kuşatma altında kaldığını söyleyerek, tank ve bomba nedeniyle evlerinin sürekli deprem oluyor gibi sallandığını belirtti.
Evlerindeki son gecesinde çevredeki çatışma seslerinin arttığını ve karanlıkta her an şehit olmayı beklediklerini anlatan Malhis, şunları söyledi:
“Kuşatma altındayken tank evimizi bombalayınca alt kata kaçtık. Anladık ki İsrail askerleri bize yaklaşıyor. İsrail askerleri evimize baskın düzenleyerek erkekleri duvar dibinde sadece iç çamaşırları ile soydular ve bize ‘Arkanıza bakmadan gidin.' dediler. Oğlumu ve damadımı bir daha göremeyeceğimi sandım. Oğlum kısa bir süre sonra bırakıldı ama damadım hala hapishanede.”
- “Telefon ışıkları ile doğum yaptırdık”
Malhis, kızları ve torunlarıyla Şifa Hastanesine gittiklerini, ağlaya ağlaya evlerini terk etmek zorunda kaldıklarını dile getirdi.
Şifa Hastanesine on binlerce kişinin sığınması nedeniyle depoda küçük bir odada kalacak yer bulduklarını anlatan Malhis, “Bana üç minder ve üç battaniye verdiler. Hem hastanenin acil bölümünde çalışıyordum hem de orada kalıyordum.” ifadelerini kullandı.
Malhis, hastanenin doğumhanesinin bombalanması nedeniyle kadınların zor şartlarda doğumlarının gerçekleştirildiğini aktararak, hastane personeli ile kazan dairesine küçük bir ameliyathane yaptıklarını anlattı.
Çok zor şartlarda ameliyat ve doğum yaptırdığını vurgulayan Malhis, “Bazen telefon ışıkları ile doğum yaptırdığımız oluyordu. İlk günler su bile yoktu, hastane kullanılamaz haldeydi.” dedi.
- “Şifa’ya yapılan saldırıdan sonra hastaneden çıkmak zorunda kaldık”
Malhis, İsrail’in şubatta Şifa Hastanesine yaptığı saldırı ile hastanenin kullanılamaz hale geldiğini ve hastaneden çıkmak zorunda kaldıklarını belirterek, çocuklarıyla Es-Sahabe bölgesinde çok küçük bir eve sığındıklarını kaydetti.
Es-Sahabe bölgesinde açlık ve hastalıklarla da mücadele ettiklerini belirten Malhis, hayvanların yedikleri arpalardan un yaparak hayatta kalmaya çalıştıklarını anlattı. Malhis, kızının saldırılar sırasında hamile olduğunu ve çok zor şartlar altında sezaryen doğum yaptığını dile getirerek, “Şifa Hastanesi ve diğer hastaneler bombalandığı için kızımın doğumuna kendim girdim ve ağrı kesici olmadan ameliyatını yaptım." ifadelerini kullandı.
Kızının doğum yapması ve kıtlık nedeniyle Mısır’a geçmek için başvurdukları bilgisini veren Malhis, Mısır’ın uzun bir süre kendilerini almadığını sözlerine ekledi.
Malhis, Mısır’a gitmek için uzun ve “ölümcül” bir yoldan geçmek gerektiğinden bahsederek, şu bilgileri paylaştı:
“Gazze’den çıkmak için tek bir cadde vardı ve oradan geçenlere İsrail askerleri ateş açıyordu. Beş kere denedik hepsinde de saldırdılar. En son İsrail askerlerinin değişim saati sırasında 'Ya burada öleceğiz ya da burayı geçeceğiz.' diyerek o caddeden Gazze’yi terk ettik. 10 kilometre yol yürüdük.”
Şifa Hastanesi’nin üçüncü saldırısının Gazze’den çıkışıyla aynı güne denk geldiğini dile getiren Malhis, hastanenin yıkıldığını ilk duyduğunda çok üzüldüğünü ve ağladığını belirtti.
- "İnşallah bu kan bir önce durur"
Malhis, Gazze’deki soykırımda Filistinlilerin yanında olanlara haklarını helal ettiğini dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bize dua eden, yardım eden, destek veren hükümetlere, halklara ve arkadaşlara sonsuz teşekkür ederim. Şehitlerimize Allah rahmet eylesin, yaralananlara acil şifalar ihsan eylesin. Esir olanları kurtarsın. İnşallah bu kan bir önce durur. Biz eskiden beri Türk halkını seviyoruz. Herkes elinden geldiğince yardım etmeye çalışıyor."