Günümüz toplumlarında kamu sektörü ve özel sektörde zaman içerisinde artarak devam eden küçülme, örgütsel ekonomik krizlerin sonuçlarının artırdığı görülmektedir. Bununla birlikte kapanan iş yerlerinin sayısının artması işten çıkarmaları beraberinde getirmektedir. Belirsizliğin fazla olduğu istihdam koşullarında, işverenlerin tepkilerinin hem örgütsel hem bireysel açıdan sonuçlar doğurması kanuni boyutta önemli hale gelmiştir. Küresel dünyayı temel aldığımızda oldukça geniş yelpazede işsizlik durumu derinden etkilendiği görülmektedir. Buna göre, çalışanların çalışma özgürlüğü ve özlük haklarına müdahale edilmesi beraberinde geleceği olumsuz yönde etkileyecektir.
Çalışma özgürlüğüne olumsuz bir müdahale, çalışanların geleceğinden emin, verimli ve huzurlu çalışmasına engel oluşturabilmektedir. İşverenler çalışanların işten doyum sağlamasının önünde engel teşkil ettiği sürece, yeni liberal ekonominin, iş organizasyonlarında, işgücünde zaman içerisinde giderek artacağı düşünülmektedir. İşverenlerin tutumunun zorlayıcı olması çalışanların iş gücünde esnek uygulamaların olmaması çalışanların işlevsel olarak esnekliğini etkilemekte ve giderek daha güvencesiz bir çalışma ortamı içinde yaşamlarını idame etmelerine neden olmaktadır. Bu durum işletmelerin yapısal olarak piyasadaki esneklik dalgalanmalara sebebiyet vermektedir. Sonuç olarak işçi alınmasının önünde engel teşkil ederken aynı zamanda işçi çıkarılmasına neden olmaktadır. Bu durum küresel düzeyde değişen ekonomik durumlara tepki verilmesindeki esnekliği büyük oranda azaltmaktadır.
Yaşanan bu süreç insan unsurunun önemi dikkate alındığında, iş kaybetme korkusunun artması nedeniyle çalışan sadakatinin düşmesi ve düşük işgücü devrinin sağladığı performans iş güvencesinin getireceği zararlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışanların işe yönelik kaygıları, işsizlik sürecinin en ağır dönemi olarak da kabul edilmektedir. İş kaybetme korkusu bir başka iş arayıp aramayacağına karar vermek, umutsuzluk, verilen emeğin göz ardı edilmesi kaygıyı beraberinde getirmektedir. Bu gibi hissiyatlar düşünüldüğü zaman kaygıyı tetiklediği ve çalışma gücüne olumsuz etki ettiği görülmektedir. İş ve iş koşulları ile ilgili tehditleri düşününce birey bu sorunlara karşı koyma gücünü kendinde bulmakta zorluk çekmektedir. Birey bunlara karşı çıkma gücüne sahip değilse, güçsüzlük, korumasızlıktan kaynaklı olabileceği gibi aynı zamanda bireylerin yaş, cinsiyet, mesleki yetersizlik, ekonomik bunalım gibi faktörler de etkileyebilmektedir. Bununla beraber bireyin kötümser düşünmesi, özgüven düşüklüğü, aidiyetlik duygusunun yetersiz olması büyük ölçüde zarar görebilmektedir. Bireyin kolaylıkla başka bir iş bulabileceğine olan inancı başka bir kurumda çalışmaya olumlu bakması, hem iş güvencesi hem de istihdam güvencesi olmayanların hissedeceği iş güvencesizliğine bağlı kaygıya daha az maruz kaldıkları görülmektedir. İş güvencesinin, toplum, çalışanlar ve işverenler açısından etkileri düşünüldüğünde çalışma hayatının başlıca sorun alanlarından biri olduğu görülmektedir.
Küresel dünyanın etkileri ile birlikte çalışma hayatında giderek artan belirsiz durum işsiz bireyler açısından ekonomik, sosyal ve psikolojik sorunlar yaratan bir durum olduğu kadar işte çalışan bireyler üzerinde de sürekli olarak sorun oluşturan bir duruma sebep olmaktadır.