“Hiçbir vatandaş bir başkasını satın alacak kadar zengin olmamalı ve hiç kimse kendini satmaya zorlanacak kadar yoksul olmamalıdır.” J.J Rousseau (Toplumsal sözleşme, 1762)
*Sermayenin kölesi olan insanlar bu zamana değin zor dönemlerden geçmiş. Bunlardan ders çıkaramamış olacaklar ki olası tehlikeleri görmezden gelmiş. Olası tehlikelerden kendilerini sorumlu tutmamış olacaklar ki yaptıkları vasat işlerin yükümlülüğünü üstüne almamış. Ortada suçlu bulma arayışı var.
“Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür ama kimse önce kendisini değiştirmeyi düşünmez. “
Victor Hugo
*Depremin en kötü sonuçlarının yaşandığı güç zamanlardan geçiyoruz. Acı içinde kıvranarak yaşayan ve yaşamaya çalışan, kırılan umutları, hayatları ve belki de hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak yeni hayatlar inşa edilmeye çalışılıyor. Sıcak ev, aile, evlat, arkadaş kardeş, anne baba… Güven ve huzur sözcüğünü barındıran tüm kelimeler artık kara delikten ibaret. Yaşandı ama henüz bitmiş değil. Çoğumuz yıkıcı etkisini çok ağır bedelleri ödeyerek ve ödemeye devam ederek mücadele etmeye devam ediyor. Binlerce insanın göz göre göre can verdiği dönemler acı ağırlığını koruyacak. Bunun yanında insan doğası gereği yaşamayı sürdürmesi gerekiyor. İnsanın normalleşmeye de gitmesi gerekli Fakat üstünde durulması gereken bir faktör vardır ki insanın göz göre göre yaptığı ve insana zarar veren hiçbir şey normalleşmemeli. Niçin tekrar tekrar yapılan hatalar görmezden gelinir?
Bir başka sorun da depremzede vatandaşlarımızın derdi yetmezmiş gibi bir de ortamda hijyen sorunu ve bulaşıcı hastalıklar riskiyle karşı karşıyalar. Su sıkıntısı baş göstermiş. Eşit dağılım yapılmadığından ve yetersiz hijyen ürünlerinin oluşundan ötürü olmadık sorunlarla karşılaşan depremzede vatandaşlarımızın hijyen sorununa ivedilikle çözüm bulunması gerekiyor. Sadece başını koyacak bir yer bulunca tüm sorunlar çözülmüyor maalesef. Yıkıcı etkileri en aza indirmek için çok çaba sarf etmek gerekiyor.
“Eğer elinizde kazanacak kağıt varsa oyunu dürüst oynarsınız.” Oscar wilde