Gülbahar ÖZBEK
Köşe Yazarı
Gülbahar ÖZBEK
 

TÜRKİYE GERÇEĞİ: DEPREM

Yurdum gibi yaralıyım Ne eksik, ne fazla Derin bir uçurumum Bütün haritalarda         Ahmet Erhan Değerli okurlar, deprem felaketinin sarsıcı ve derin etkilerini yaşadığımız bu zor süreçte yazının, sözlerin anlamının değersizleştiği günleri yaşıyoruz. Bilindiği üzere Türkiye bir deprem ülkesidir. Deprem kuşağında yer alır.  Bu cümleler kalıplaşmış ve hafızalarda yer edinmiş cümlelerdir. Buna karşın Halk dilinde; kaderdir, alnımıza yazılanı yaşıyoruz, kaderde bu da varmış gibi lakırdılar şöyle dursun. Ülkemizde deprem bir yaşam biçimidir. Bu yaşam biçiminin düzenlenmemesi ve takibin yapılmadığı zaman büyük felaketlere sebep olacağı gerçeğini anlayamamış bir ülke olacağız ki bilim insanlarının yaptığı açıklama ve uyarıları dikkate almayıp 1999 depreminden bu yana arpa boyu yol alamadık.  Ne yazık ki hafızası zayıf bir toplumuz. Kriz zamanlarında kenetlenen, sonrasında çözülen, geçmiş felaketlerden ders çıkarmayan bir toplum. Arama kurtarma çalışmaları yapılıyor. Arama kurtarma çalışmalarında hızlı sonuç elde etmek gayesiyle koordineli bir şekilde çalışmak sağlıklı olur. Can ve mal kayıplarının yaşandığı deprem felaketinde mal kaybı şöyle dursun öncelik olarak hala ulaşılamamış ve umutla ulaşılmayı bekleyen canlar büyük bir ivedilikle aranıp bulunmalı zira can ihmal edilmeye gelmez. Kurtarılan insanların da maddi, manevi psikolojik olarak Devletle birlikte destek vermemiz gerekli. Halkımızla birlikte ulusal bir dayanışma örneği içerisinde olan diğer devletleri de göz ardı etmemek gerekiyor. Yardımlar yapılıyor. İnsanlar insanların yarasını sarmak için birlik olmuş, ülkenin hatta dünyanın her tarafından destekler geliyor. Peki bu insanların canla başla, emek vererek yaptığı bu davranış sonucunda destek ve teşvikler yerine ulaşılıyor mu? Asıl soru bu olmalı peki ya cevap nedir? Ulaşılan destekler elbette var. Söz konusu edilen ulaşılamayan, yağmalanan yardımlardır. Yağma olaylarının olmaması adına Yapılan destek ve teşviklerin depremzedelere ulaşması için yardımların iyi koordine edilmesi yerinde olur. Öte yandan Zor süreçlerden geçen Türkiye için göçük altında canlarıyla uğraşan bedenler ve onun etrafında dua ve umutla bekleyen yakınları, evleri yıkılan, depremzedeler için çok büyük bir yıkımken ve yıkımın vermiş olduğu büyük zararların içerisindeyken bile hiç zaman kaybetmeden felaketten pay çıkarmaya çalışan hırsızlara ne demeli?  Oysa Ne kadar da yazık ediyor bu halka... insanlığa… Peki fırsattan istifade edip fiyat artışlarını tavan yapan bazı fırsatçılara.   Ağır travmalar yaşayan halkımıza süreç içerisinde ve sonrasında yapılan her şey sadece anlık olarak değil kriz sonrasında da kesin çözümler getirmeli. Bu millet bu ağır bedelleri neden çekiyor?  Kader düşüncesine sahip insanlardan. Binaları sağlam yapmayan ve yaptırtmayan yetkililerden, işini layığıyla yapmayan insanlardan. Ülkeyi bilinçli nesiller yetiştirerek, işini iyi yapan bilinçli meslek grupları ancak iyileştirip ayakta tutabilir.  Can kayıplarının yaşandığı zor günlerde eğitim tabi ki birincil değildir. Eğitim kurtarıcı tek çözümdür. Türkan Saylan’ın ifade ettiği gibi; Eğer bir yerlerde bilime, demokrasiye, barışa, aydınlığa aç bir çocuk senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yoktur. Işıyacaksın! Ölüme saniyeler kalmış olsa bile…
Ekleme Tarihi: 19 Şubat 2023 - Pazar
Gülbahar ÖZBEK

TÜRKİYE GERÇEĞİ: DEPREM

Yurdum gibi yaralıyım

Ne eksik, ne fazla

Derin bir uçurumum

Bütün haritalarda        

Ahmet Erhan

Değerli okurlar, deprem felaketinin sarsıcı ve derin etkilerini yaşadığımız bu zor süreçte yazının, sözlerin anlamının değersizleştiği günleri yaşıyoruz. Bilindiği üzere Türkiye bir deprem ülkesidir. Deprem kuşağında yer alır.  Bu cümleler kalıplaşmış ve hafızalarda yer edinmiş cümlelerdir. Buna karşın Halk dilinde; kaderdir, alnımıza yazılanı yaşıyoruz, kaderde bu da varmış gibi lakırdılar şöyle dursun. Ülkemizde deprem bir yaşam biçimidir. Bu yaşam biçiminin düzenlenmemesi ve takibin yapılmadığı zaman büyük felaketlere sebep olacağı gerçeğini anlayamamış bir ülke olacağız ki bilim insanlarının yaptığı açıklama ve uyarıları dikkate almayıp 1999 depreminden bu yana arpa boyu yol alamadık. 

Ne yazık ki hafızası zayıf bir toplumuz. Kriz zamanlarında kenetlenen, sonrasında çözülen, geçmiş felaketlerden ders çıkarmayan bir toplum. Arama kurtarma çalışmaları yapılıyor. Arama kurtarma çalışmalarında hızlı sonuç elde etmek gayesiyle koordineli bir şekilde çalışmak sağlıklı olur. Can ve mal kayıplarının yaşandığı deprem felaketinde mal kaybı şöyle dursun öncelik olarak hala ulaşılamamış ve umutla ulaşılmayı bekleyen canlar büyük bir ivedilikle aranıp bulunmalı zira can ihmal edilmeye gelmez. Kurtarılan insanların da maddi, manevi psikolojik olarak Devletle birlikte destek vermemiz gerekli. Halkımızla birlikte ulusal bir dayanışma örneği içerisinde olan diğer devletleri de göz ardı etmemek gerekiyor. Yardımlar yapılıyor. İnsanlar insanların yarasını sarmak için birlik olmuş, ülkenin hatta dünyanın her tarafından destekler geliyor. Peki bu insanların canla başla, emek vererek yaptığı bu davranış sonucunda destek ve teşvikler yerine ulaşılıyor mu? Asıl soru bu olmalı peki ya cevap nedir? Ulaşılan destekler elbette var. Söz konusu edilen ulaşılamayan, yağmalanan yardımlardır. Yağma olaylarının olmaması adına Yapılan destek ve teşviklerin depremzedelere ulaşması için yardımların iyi koordine edilmesi yerinde olur. Öte yandan Zor süreçlerden geçen Türkiye için göçük altında canlarıyla uğraşan bedenler ve onun etrafında dua ve umutla bekleyen yakınları, evleri yıkılan, depremzedeler için çok büyük bir yıkımken ve yıkımın vermiş olduğu büyük zararların içerisindeyken bile hiç zaman kaybetmeden felaketten pay çıkarmaya çalışan hırsızlara ne demeli?  Oysa Ne kadar da yazık ediyor bu halka... insanlığa… Peki fırsattan istifade edip fiyat artışlarını tavan yapan bazı fırsatçılara.   Ağır travmalar yaşayan halkımıza süreç içerisinde ve sonrasında yapılan her şey sadece anlık olarak değil kriz sonrasında da kesin çözümler getirmeli. Bu millet bu ağır bedelleri neden çekiyor?  Kader düşüncesine sahip insanlardan. Binaları sağlam yapmayan ve yaptırtmayan yetkililerden, işini layığıyla yapmayan insanlardan. Ülkeyi bilinçli nesiller yetiştirerek, işini iyi yapan bilinçli meslek grupları ancak iyileştirip ayakta tutabilir.  Can kayıplarının yaşandığı zor günlerde eğitim tabi ki birincil değildir. Eğitim kurtarıcı tek çözümdür. Türkan Saylan’ın ifade ettiği gibi; Eğer bir yerlerde bilime, demokrasiye, barışa, aydınlığa aç bir çocuk senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yoktur. Işıyacaksın! Ölüme saniyeler kalmış olsa bile…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kurtalangazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.