Yazımın birinci bölümünde boyacı çocuğun hikayesinde geçen ''BİZDE HERKESE AYNI OLUR'' cümlesi Siyasal bilgiler, Hukuk, İktisadi ve İdari Bilimler ve İşletme bölümlerinde ders kitaplarına yer almalı, Üstad Levent Saray’ın dediği gibi, ''Taşın altına elini sokmadan ve çözüme giden yoldaki mücadeleye katkı sunmadan yapılan eleştiri, sadece yapanı küçültür!''
Vali, kaymakam, hâkim, savcı gibi üst düzey kamu görevlileriyle vatandaşlarımız ile olan diyalog eksiklikleri gözle görülür bir biçimde hissediliyor. Kurtalan'ın kronikleşmiş sorunların çözüme kavuşmamasından bu anlamları çıkarıyoruz.
Yerel ve Ulusal basına yansıyan Nar Deresi, Bahçelievler Mahallesi, Yeni Mahalle, Kendalan Mahallesi ve Tekel Mahallelerinin ''Gelişme gösterememiş kenar mahallelerimiz'' altyapı, yol, sokak ve muhtelif sorunlar başta olmak üzere ilçenin bir çok sorununun yanında çözüm önerilerini gerek haber gerekse de ilgili olarak daha önce de birkaç yazı ve haber yazmıştım. Yanlış anlaşılmasın, ben de yanlış gördüklerimi yazmama mani değildir. Sizler taşradaki vali/kaymakam gibi yöneticilerde de bunu görebiliyor musunuz!”
İsmini ve görev yaptığı yılı hatırlamama rağmen kendisi ile çalışma fırsatı bulmama rağmen zikretmediğim kaymakamlardan Akçalı köyünün içme suyu motorunun arızalandığı, bunun için bir çalışma yapılıp yapılmayacağını sorduğumda aldığım cevabın hala etkisindeyim. ''Kime Oy Verdiyseler, Onlar onarsın.'' işte bu yüzden boyacı çocuğun "BİZDE HERKESE AYNI OLUR'' hikayesinin Siyasal bilgiler, Hukuk, İktisadi ve İdari Bilimler ve İşletme bölümlerinde ders olarak görülmesi ve ders kitaplarında yer alsaydı bugün Kurtalan'ın kenar mahallelerinin bir çok sorunun haber ve köşe yazılarımızda dillendirmezdik.
Eleştiri kültürünün yerleşmediği toplumlarda anlaşmazlıklar ve ön yargılar yaygındır. Öz eleştiri ise zordur. Kişinin kendi iradesiyle kendini sorgulaması, kendisiyle yüzleşmesi ya da hesaplaşması herkesin kolayca elde edebileceği bir meziyet değildir.
Bazılarıyla sorunlar yaşadım; yeri geldi sonucunu da göze alarak belki kişilik yapımla da çelişen, insan ilişkilerine ve bürokratik nezakete uygun düşmeyecek türden tepkiler gösterdiğim zamanlar oldu. Bazılarıyla iyi geçindim, içlerinde halen dostane ilişkilerimi sürdüğüm ve zaman zaman görüştüklerim de var. Sorun yaşadıklarımın bazılarından, ileride farklı yerlerde görev yapıp kıdem aldıkça beni arayıp “Halil Bey vaktiyle size haksızlık yapmışız, sizi yanlış tanımışım şimdi daha iyi anlıyorum” diyenler oldu.
Geleneksel sistemle yetiştirilen yöneticiler yeni anlayışlara uyum sağlayamıyor, bu çok açık. Zira artık günümüz insanı her şeyi sorguluyor, karşısındaki hangi makam sahibi olursa olsun bilhassa nahoş durumlar karşısında gerekirse tepkisini ortaya koymaktan çekinmiyor. Astlar üstlerin şahsına değil, devleti temsil ettikleri makama saygı gösterirler. Lakin bazı yöneticiler kendilerini bizzat devletin kendisi, astları da her emrine kayıtsız şartsız “Başüstüne” diyecek ücretli köleler olarak görme eğiliminde oluyorlar maalesef, bunun sonucunda ise üst-ast çatışması kaçılmaz olur.
Takdir okuyucunun.