Malumunuz sürekli dillendiririz. Siirt tarihiyle, ekonomisi ve kültürel çeşitliliğiyle üç dilli şehir olarak tarih boyunca önemli şehirlerinden biri olmuştur.
Siyasi, kültürel yapıya, sosyolojik ve ekonomik pek çok faktöre bağlı olarak ortaya çıkan bu duruma nelerin sebep olduğunun tespit edilmesi ve bu yönde önlem alınması Siirt’in gelişimi için son derece önemlidir.
Siirt günün şartlarına göre tarih boyunca önemli bir ticari ve ekonomik hayata sahne olmuştur.
Siirt, bölgenin en eski yerleşim merkezlerinden biridir. Şehir, tarihin ilk zamanlarından bu yana adından hep söz ettirmiş ve önemli bir şehir merkezi olarak konumunu her daim sürdürmüştür. Ancak günümüzde Siirt Türkiye ekonomisi içerisinde sosyo-ekonomik açıdan düşük paya sahip bir il haline gelememiştir.
Son dönemlerde Siirt’in ekonomik gelişimi, ülkenin gelişimine paralel biçimde ilerleme gösterememiştir. Başlıca nedenlerini şöyle sıralayabiliriz.
-Siyasi
-Bürokratik
-Basın
Gelişmesindeki engellerin başında üç başlıkta sıraladıklarımız gelmektedir. Şöyle ki!
Siirt'in ekonomik sorunlarını tespit etmek, bu sorunların çözümüne yönelik teorik ve uygulamalı literatür kapsamında politik önerileri getirmeye gayret gösterilememiştir.
Başlıca nedenleri üç başlıktan ikisi atanan bürokrasi ve seçilen siyasilerin adeta bayrak yarışındaymışçasına sadece bir kesime hizmet edebilmek için atanmış ya da seçilmişlerdir. Örnek verecek olursak. Siirt havaalanı ve son düzenleme bakım olayı. Araştıran çok şey bulur.
Aslında bürokrat ve bürokrasi konusunda söyleyeceğimiz şeyler çok, önemlisi de köylü kaymakam konumuzun özeti olarak kabul edelim.
Gerçeklerle yaşam arasındaki ince çizgi
Bir bürokrat, görevli olarak şehirden kasabaya giderken yolda sulak ama bataklık bir yerde mola vermiş. Nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş:
- "İmdat, Boğuluyorum. Kurtarın beni!" diye bağırmaya başlamış.
O sırada yakınlardan geçen bir köylü, sesini duyup yaklaşmış.
Bürokrat: "Bataklığa düştüm. Kurtar beni!" diye bağırmış.
Köylü: "Geçmiş olsun" demiş. Ama kurtarmak için hiç gayret göstermemiş. Hani neredeyse dönüp gidecek.
Bürokrat paniklemiş ister istemez: "Lütfen, bir dal uzat. Kurtar beni!" diye yalvarmış..
Köylü: "Olmaz sen şu anda hazine toprakları üzerindesin. Hazine malından bir şey almak suçtur"
Bürokrat: "Sen, dalga mı geçiyorsun. Ölüyorum. Kurtar beni!" diye bağırmış ağzına dolan çamurlarla.
Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş: "Ben Hazine'den mal alıp suçlu duruma düşemem. Fakat, seni böyle bırakacak değilim. Gidip muhtara haber vereceğim. O kaymakama, kaymakam da valiyi arar mutlaka. Mal müdürüne talimat verilir. Şayet, hazine arazisi değilse. İtfaiyeye talimat verir ve seni kurtarırlar..."
Bürokrat: "Yahu.. Bunlar oluncaya kadar ben ölürüm."
Köylü gülmüş: "Ben ölmezsin demiyorum ki...
Bizim devletle bir işimiz olsa Siz de bu yolları önermiyor musunuz???
Biz de oradan oraya gide gide ölüyoruz adeta....
Sen de ölsen, mevzuata uygun ölmüş olursun! Der.
Basın 4. Güç Ama Kimin için?
Basın deyince insanların aklına; temel atma ve çeşitli açılış programları gelir. Öyle değil; Basın, yasama, yürütme, yargının yanında dördüncü güç olarak kabul edilir.
Gazeteciler bu yaklaşım gereği toplum adına toplumu denetleyen bir kamu denetçisi konumundadır. Günlük çalışma hayatında basın, sık sık karşılaştığı ahlaki sorunlara, çelişkilere çözüm bulmak zorundadır. Bu durumun nedeni ise basının kamusal çıkarlara hizmet etme görevini üstlenmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Basının çözüm arayışlarında ise, genelde kendi kendini denetleme diye anılan mekanizma ortaya çıkmaktadır.
Basının asıl görevi kamu adına denetleme görevi yapmak, eksik, hatalı ne varsa tespit etmek, bunu haber yoluyla kamuya bildirmek ve kamuda kendine düşün görevini yerine getirmektir. Basın ile alakalı halkın sesi, gözü, kulağı diye evrensel bir tabiri vardır. Bu Türkiye’de ve demokrasi ile yönetilen ülkelerde de böyledir.
Siirt'e köyünden eşşek sırtında okumak için gelip basında yer alanların bu gün gelindiği konuma bakacak olursak bana hak vereceksiniz.