Murat Boran
Köşe Yazarı
Murat Boran
 

60 YIL ÖNCE “KURTALAN’DA DOKTOR OLMAK…”

Kurtalanlı olup da, 60 yaş üzeri yakınlarından veya hemşerilerinden Kurtalan’la ilgili güzel hikayeler veya nostaljik yaşanmışlıklar duymayanımız yoktur… Bu anlatıların çoğu, belki de hemen hepsi sözlü tarih anlatılarından öteye gidemiyor maalesef. Bunun en büyük sebebi, geçmişi yazılı olmaktan çok sözlü olarak kayıt altına alma geleneğimizdir. Dengbêjlik ve Çîrokbêjlik gelenekleri, her ne kadar yaşanmışlıkları sözlü-destansı anlatımlarla kulaklarımıza fısıldamışlar ve bir farkındalık yaratmış olsalar da, maalesef evrensel bir gerçeğin antitezi olma şansını yakalayamamışlardır; Denildiği gibi “Söz uçar, yazı kalır…” Birçoğumuz Kurtalan’da daha 1950’lerde Aile Sinema Salonları olduğunu, eşlerin çocuklarıyla sinema salonlarına gidip film izlediklerini, tiyatro kulüplerinde oyunların sahnelendiğini biliriz. Daha o yıllarda ilçede birkaç otelin var olduğunu, fırıncı esnafının tamamının Karadenizli olduğunu ve bugünkü meşhur “pide ekmeklerimizin” aslında onlardan miras kaldığını, Kurtalan’a göçen Siirtlilerin ticarete ve zanaatkarlığa hakim olduklarını, Urfalı, Antepli, Erzurumlu, Bitlisli, Trabzonlu sanatkarların ilçede var olduğunu, ilçenin ileri gelenlerinin ve halkın hemen her akşam Şehir Kulübü olarak adlandırılan günümüz kafeleri emsali yerde buluşup sazlı-sözlü sohbetler ettiğini, herkesin herkesi tanıdığını duymuşuzdur. Bu gerçekler, Kurtalan’ın daha o yıllarda modern ve kozmopolit bir toplum yapısına sahip olduğunu, bu toplumun çevre ilçe ve hatta illerden çok daha ileri düzeyde yaşadığını bizlere anlatır. Günümüz Kurtalan’ında sinema-tiyatroyu bırakalım, bir otelin bile olmaması, iki dönem arasındaki farkı gözler önüne sermektedir yine maalesef… Şimdi gelelim bu yazıyı yazmamıza ve geçmişimizi hatırlamamıza vesile olan değerli bir çevirmen-yazarımıza ve onun Kurtalan’ı anlatan yalın-içten bir dille yazılmış muhteşem eserine; Yukarıda değindiğimiz yaşanmışlıkları ve bir anlamda 1960’lı yılların Kurtalan’ını bizlere aktaran hazine değerinde bir roman-anı kitabıyla karşılaştım geçenlerde…  Adı “Kurtalan’da Doktor Olmak”… Yazarı da İldeniz Kurtulan isminde, Kurtalan’da 1965-1968 yılları arasında Sağlık Ocağı Doktoru olarak görev yapmış idealist bir Tıbbiyeli… Aslını sorarsanız, ilk öğrendiğimde bugüne kadar neden bu eserden haberim yok diye kendime kızdım, hatta biraz da utandım. Bilgenin dediği gibi; “En iyi bildiğim şey, hiçbirşey bilmediğimdir…”. Bir sohbet esnasında, bir çocukluk arkadaşım, bu kitaptan haberdar olmamı sağladı. Hemen kitabı bulmaya çalıştım ama maalesef baskısı bittiğinden hiçbir kitabevinde bulamadım. 2002 yılında kitabı yayınlayan Everest Yayınevi’nde de baskısı kalmamıştı. Araştırmalarım sonucunda İstanbul’da bir sahafta buldum, bayağı iyi bir fiyatla hemen istedim ve gelir gelmez büyük bir heyecanla okumaya başladım. 60 yıl önceki Kurtalan’ın sosyo-ekonomik ve sosyo-politik yapısını gözler önüne seren Yazar İldeniz Kurtulan, o günlerin Kurtalan’ını o kadar güzel betimlemiş, o kadar içten anlatmış ki, ağzımdan şu sözler döküldü istemeden; “ Vay be, büyüklerimizin anlattığı kadar varmış eski Kurtalan…!”… Velhasıl; Yazar İldeniz Kurtulan, İran’da yaşayan Azeri bir ailenin oğlu olarak 1932 yılında yine İran’da dünyaya geliyor ve II. Dünya Savaşı sonrası anne ve babasıyla birlikte İstanbul’a göç ediyor. İstanbul’da Tıbbiye’den mezun olup, 1960’larda doktorluk görevine başlıyor.  Zorunlu Şark Hizmeti dolayısıyla tayini Kurtalan’a çıkıyor, daha doğrusu tesadüfen soyadına olan benzerliğinden dolayı Kurtalan’ı kendisi istiyor ve 1965 yılında göreve başlamak için eşi Feride ve bir aylık kızları Güneş ile birlikte, annesi ve kardeşini de yanına alarak Kurtalan Ekspresi’yle Kurtalan’a doğru yola çıkıyor… Hikayemiz böyle başlıyor….. Trenden Kurtalan’a inince büyük bir şaşkınlık yaşayan yazarı, ilk olarak babam merhum Mehmet Bora’nın eski iş ortağı olan rahmetli meşhur İmdat (Alplaçin) inerken karşılıyor. Doktor olduğunu öğrenince, kendisini otele götürüp (bu otel büyük ihtimalle Siti Bacı Otelidir), bir odaya yerleştiriyor. Yazar, Rahmetli İmdat Amca’nın içten yaklaşımına hayran kalıyor ve bunu sürekli vurguluyor. Daha sonra görevine başlayıp, bir sonraki yıl, halkın kendisinden çok memnun olmasından dolayı,  Türkiye’de yılın doktoru seçildiğini de ekliyor. Kurtalan’da bulunan ekmek fırınını Karadeniz Hemşin’den bir fırıncı ustasının işlettiğini, ilçede istediğiniz herşeyi bulabileceğiniz en büyük dükkanın sahibinin ise dönemin (1965) Belediye Başkanı olan rahmetli Suat Özel olduğunu, sinemayı da yine Belediye Başkanı’nın işlettiğini, ilçede Singer dikiş makinaları bayisi bulunduğunu, bayi sahibinin Nezir (Batur) isimli bir genç olduğunu, Nezir’in aynı zamanda dergi-kitap-gazete de sattığını ve bu sebeble Nezir ile iyi bir dostluk kurduğunu da anlatıyor yazar…  Akşamları, bizlere Şehir Kulübü olarak anlatılan ama yazarın “lokal” olarak tasvir ettiği yerde, yine yazarın anlatımıyla “tüm büyüklerin” toplandığı saatlerde yemeklerin yendiğini, daha sonra tavla ve kağıt oynandığını, içkilerin içildiğini, ilerleyen saatlerde türkülerin söylendiğini yine yazardan öğreniyoruz. Yazar kendisinin de her gece, meşhur Azeri Türküsü “Yalgızam Yalgız”ı seslendirdiğini ekliyor. Dönemin mülki idare amirleriyle olan hatıralarını da eklediği anılarında, eşiyle beraber gittiği sinemada, herkesin “ilginç” bir yemiş olan “BITTIM” çitlediğini de belirtiyor. O dönemin ağır şartlarında, halkın ilaç bulmada yaşadığı zorluklara da değinen yazar, içinde var olan insan sevgisi ve yardımlaşma duygusunun kendisine güç verdiğini, böylelikle zorlukların üstesinden halkla beraber geldiğini anlatıyor anılarının bitiminde… Ve yine bu makûs talihin bitmesi gerektiğini, insanlarımızın çok daha kaliteli bir hayata layık olduklarını özellikle yazıyır. Hastalarının çoğunun Türkçe bilmediğini, sağlık ocağı şoförünün aynı zamanda kendilerine tercümanlık yaptığını, Garzan Petrol işletmesi’nin Başmühendisi olan “Ömer” ile iyi dost olduğunu ve arada kendisiyle beraber keklik avına çıktıklarını da anlatıyor. Elektriğin günün belirli saatlerinde verildiğini, bu sebeble büyük zorluk yaşandığını da ekliyor. Görev süresinin bitimine yakın, Belediye seçimlerinin yapıldığını da anlatan yazar, 1968’de bu sefer rahmetli Cemil Akgül’ün seçimleri kazandığını ve çok genç bir başkan olan Akgül ile çok iyi bir arkadaşlık kurduklarını, Akgül’ün Anadol marka otomobiliyle Tatvan’a gittiğini, Bitlis ve Tatvan’ı da böylece gördüğünü belirtiyor. Ve daha bu yazıya sığamayacak kadar çok anı, hatıra, yaşanmışlık ve öyküler…. Kitapta çok daha fazlasını bulabilmek mümkün… Hülasa, kendisi de 2007 yılında vefat eden insan sevdalısı yazarımız merhum İldeniz Kurtulan, Kurtalan’ın yakın tarihine ışık tutan böylesine değerli ve anlamlı bir eser bırakarak, kendisine minnettar olmamızı sağlamıştır. Kendisine Allah’tan rahmet diliyor ve bizlere bu eseri miras bıraktığı için kendisini minnetle yad ediyorum…   
Ekleme Tarihi: 25 Ağustos 2024 - Pazar
Murat Boran

60 YIL ÖNCE “KURTALAN’DA DOKTOR OLMAK…”

Kurtalanlı olup da, 60 yaş üzeri yakınlarından veya hemşerilerinden Kurtalan’la ilgili güzel hikayeler veya nostaljik yaşanmışlıklar duymayanımız yoktur…

Bu anlatıların çoğu, belki de hemen hepsi sözlü tarih anlatılarından öteye gidemiyor maalesef. Bunun en büyük sebebi, geçmişi yazılı olmaktan çok sözlü olarak kayıt altına alma geleneğimizdir.

Dengbêjlik ve Çîrokbêjlik gelenekleri, her ne kadar yaşanmışlıkları sözlü-destansı anlatımlarla kulaklarımıza fısıldamışlar ve bir farkındalık yaratmış olsalar da, maalesef evrensel bir gerçeğin antitezi olma şansını yakalayamamışlardır; Denildiği gibi “Söz uçar, yazı kalır…”

Birçoğumuz Kurtalan’da daha 1950’lerde Aile Sinema Salonları olduğunu, eşlerin çocuklarıyla sinema salonlarına gidip film izlediklerini, tiyatro kulüplerinde oyunların sahnelendiğini biliriz.

Daha o yıllarda ilçede birkaç otelin var olduğunu, fırıncı esnafının tamamının Karadenizli olduğunu ve bugünkü meşhur “pide ekmeklerimizin” aslında onlardan miras kaldığını, Kurtalan’a göçen Siirtlilerin ticarete ve zanaatkarlığa hakim olduklarını, Urfalı, Antepli, Erzurumlu, Bitlisli, Trabzonlu sanatkarların ilçede var olduğunu, ilçenin ileri gelenlerinin ve halkın hemen her akşam Şehir Kulübü olarak adlandırılan günümüz kafeleri emsali yerde buluşup sazlı-sözlü sohbetler ettiğini, herkesin herkesi tanıdığını duymuşuzdur.

Bu gerçekler, Kurtalan’ın daha o yıllarda modern ve kozmopolit bir toplum yapısına sahip olduğunu, bu toplumun çevre ilçe ve hatta illerden çok daha ileri düzeyde yaşadığını bizlere anlatır. Günümüz Kurtalan’ında sinema-tiyatroyu bırakalım, bir otelin bile olmaması, iki dönem arasındaki farkı gözler önüne sermektedir yine maalesef…

Şimdi gelelim bu yazıyı yazmamıza ve geçmişimizi hatırlamamıza vesile olan değerli bir çevirmen-yazarımıza ve onun Kurtalan’ı anlatan yalın-içten bir dille yazılmış muhteşem eserine;

Yukarıda değindiğimiz yaşanmışlıkları ve bir anlamda 1960’lı yılların Kurtalan’ını bizlere aktaran hazine değerinde bir roman-anı kitabıyla karşılaştım geçenlerde…

 Adı “Kurtalan’da Doktor Olmak”… Yazarı da İldeniz Kurtulan isminde, Kurtalan’da 1965-1968 yılları arasında Sağlık Ocağı Doktoru olarak görev yapmış idealist bir Tıbbiyeli…

Aslını sorarsanız, ilk öğrendiğimde bugüne kadar neden bu eserden haberim yok diye kendime kızdım, hatta biraz da utandım. Bilgenin dediği gibi; “En iyi bildiğim şey, hiçbirşey bilmediğimdir…”.

Bir sohbet esnasında, bir çocukluk arkadaşım, bu kitaptan haberdar olmamı sağladı. Hemen kitabı bulmaya çalıştım ama maalesef baskısı bittiğinden hiçbir kitabevinde bulamadım. 2002 yılında kitabı yayınlayan Everest Yayınevi’nde de baskısı kalmamıştı.

Araştırmalarım sonucunda İstanbul’da bir sahafta buldum, bayağı iyi bir fiyatla hemen istedim ve gelir gelmez büyük bir heyecanla okumaya başladım. 60 yıl önceki Kurtalan’ın sosyo-ekonomik ve sosyo-politik yapısını gözler önüne seren Yazar İldeniz Kurtulan, o günlerin Kurtalan’ını o kadar güzel betimlemiş, o kadar içten anlatmış ki, ağzımdan şu sözler döküldü istemeden; “ Vay be, büyüklerimizin anlattığı kadar varmış eski Kurtalan…!”… Velhasıl;

Yazar İldeniz Kurtulan, İran’da yaşayan Azeri bir ailenin oğlu olarak 1932 yılında yine İran’da dünyaya geliyor ve II. Dünya Savaşı sonrası anne ve babasıyla birlikte İstanbul’a göç ediyor. İstanbul’da Tıbbiye’den mezun olup, 1960’larda doktorluk görevine başlıyor.  Zorunlu Şark Hizmeti dolayısıyla tayini Kurtalan’a çıkıyor, daha doğrusu tesadüfen soyadına olan benzerliğinden dolayı Kurtalan’ı kendisi istiyor ve 1965 yılında göreve başlamak için eşi Feride ve bir aylık kızları Güneş ile birlikte, annesi ve kardeşini de yanına alarak Kurtalan Ekspresi’yle Kurtalan’a doğru yola çıkıyor… Hikayemiz böyle başlıyor…..

Trenden Kurtalan’a inince büyük bir şaşkınlık yaşayan yazarı, ilk olarak babam merhum Mehmet Bora’nın eski iş ortağı olan rahmetli meşhur İmdat (Alplaçin) inerken karşılıyor. Doktor olduğunu öğrenince, kendisini otele götürüp (bu otel büyük ihtimalle Siti Bacı Otelidir), bir odaya yerleştiriyor.

Yazar, Rahmetli İmdat Amca’nın içten yaklaşımına hayran kalıyor ve bunu sürekli vurguluyor. Daha sonra görevine başlayıp, bir sonraki yıl, halkın kendisinden çok memnun olmasından dolayı,  Türkiye’de yılın doktoru seçildiğini de ekliyor.

Kurtalan’da bulunan ekmek fırınını Karadeniz Hemşin’den bir fırıncı ustasının işlettiğini, ilçede istediğiniz herşeyi bulabileceğiniz en büyük dükkanın sahibinin ise dönemin (1965) Belediye Başkanı olan rahmetli Suat Özel olduğunu, sinemayı da yine Belediye Başkanı’nın işlettiğini, ilçede Singer dikiş makinaları bayisi bulunduğunu, bayi sahibinin Nezir (Batur) isimli bir genç olduğunu, Nezir’in aynı zamanda dergi-kitap-gazete de sattığını ve bu sebeble Nezir ile iyi bir dostluk kurduğunu da anlatıyor yazar… 

Akşamları, bizlere Şehir Kulübü olarak anlatılan ama yazarın “lokal” olarak tasvir ettiği yerde, yine yazarın anlatımıyla “tüm büyüklerin” toplandığı saatlerde yemeklerin yendiğini, daha sonra tavla ve kağıt oynandığını, içkilerin içildiğini, ilerleyen saatlerde türkülerin söylendiğini yine yazardan öğreniyoruz. Yazar kendisinin de her gece, meşhur Azeri Türküsü “Yalgızam Yalgız”ı seslendirdiğini ekliyor. Dönemin mülki idare amirleriyle olan hatıralarını da eklediği anılarında, eşiyle beraber gittiği sinemada, herkesin “ilginç” bir yemiş olan “BITTIM” çitlediğini de belirtiyor.

O dönemin ağır şartlarında, halkın ilaç bulmada yaşadığı zorluklara da değinen yazar, içinde var olan insan sevgisi ve yardımlaşma duygusunun kendisine güç verdiğini, böylelikle zorlukların üstesinden halkla beraber geldiğini anlatıyor anılarının bitiminde… Ve yine bu makûs talihin bitmesi gerektiğini, insanlarımızın çok daha kaliteli bir hayata layık olduklarını özellikle yazıyır.

Hastalarının çoğunun Türkçe bilmediğini, sağlık ocağı şoförünün aynı zamanda kendilerine tercümanlık yaptığını, Garzan Petrol işletmesi’nin Başmühendisi olan “Ömer” ile iyi dost olduğunu ve arada kendisiyle beraber keklik avına çıktıklarını da anlatıyor. Elektriğin günün belirli saatlerinde verildiğini, bu sebeble büyük zorluk yaşandığını da ekliyor.

Görev süresinin bitimine yakın, Belediye seçimlerinin yapıldığını da anlatan yazar, 1968’de bu sefer rahmetli Cemil Akgül’ün seçimleri kazandığını ve çok genç bir başkan olan Akgül ile çok iyi bir arkadaşlık kurduklarını, Akgül’ün Anadol marka otomobiliyle Tatvan’a gittiğini, Bitlis ve Tatvan’ı da böylece gördüğünü belirtiyor.

Ve daha bu yazıya sığamayacak kadar çok anı, hatıra, yaşanmışlık ve öyküler…. Kitapta çok daha fazlasını bulabilmek mümkün…

Hülasa, kendisi de 2007 yılında vefat eden insan sevdalısı yazarımız merhum İldeniz Kurtulan, Kurtalan’ın yakın tarihine ışık tutan böylesine değerli ve anlamlı bir eser bırakarak, kendisine minnettar olmamızı sağlamıştır. Kendisine Allah’tan rahmet diliyor ve bizlere bu eseri miras bıraktığı için kendisini minnetle yad ediyorum…   

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (8)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kurtalangazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ebubekir Seven
(25.08.2024 16:33 - #177)
Kurtalan'a dair yaptığınız araştırmalar ve değerli paylaşımlarınız için teşekkür ederiz.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kurtalangazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Muhammed Uluşık
(25.08.2024 17:58 - #178)
Kalemine sağlık Murat abi bu kitabı bende okumak isterim
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kurtalangazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Koşkalizm
(25.08.2024 20:22 - #180)
Dilé te saxbi keké mirad malate ava
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kurtalangazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Babosi
(25.08.2024 23:20 - #181)
Klavyene sağlık:) vayyyy beee dedim
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kurtalangazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Yunus Korkmaz
(26.08.2024 03:32 - #182)
Eminim kitabın merakı, yazıyı okuyan herkeste kabarmıştır.Siz bu değerli eserin tekrar basımı için, biz Kurtalanlılar adına bir adım atar mısınız Murat abi?
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kurtalangazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Abdurrahman CELAN
(26.08.2024 10:34 - #184)
Emeğine sağlık Murat... Sayende bu değerli bilgiler bize de ulaşmış oluyor... Azim ve heyecanın hep daim olsun...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kurtalangazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Nursi Ünalan
(26.08.2024 16:17 - #186)
Teşekkürler kardeşim. Güzel bir araştırma. Kitabı bulmak için gösterdiğiniz gayret takdire şayan. Kurtalan ile ilgili yeni çalışmalarınızı bekliyoruz. Teşekkürler.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kurtalangazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Cemal Çelik
(28.08.2024 20:39 - #188)
Kıymetli arkadaşım. Babalarımızdan dinlediğimiz Kurtalan ‘ı senin ve yazarın sözleri ile bir kez daha kaleme aldığın yazıyı keyifle okudum. Yazarın ruhu şad olsun şenin de kalemininin mürekkebi bitmesin. Okudukça hem gözlerim parladı hem de bu günlerle kıyaslayınca gönlüm daraldı. Hep daha iyiye gitmesi gerekirken kim neden bu güzel şehri yaşanmaz hale getirdi . Bir daha ki yazında tavsiyelerini okumak isterim. Gazetemize ve sana sevgi ve muhabbetlerimi iletirim.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kurtalangazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)