Tahir Eren
Köşe Yazarı
Tahir Eren
 

Bir Seyyah’ın Garzan Anıları: Dicle’de Kelek ile Bir Yolculuk

Köy köy, mezra mezra gezen dönemin müzik diliyle masal anlatıcıları (dengbejler), dolaştıkları köy ve yörelerin güzelliklerini köy dergahlarında halkla paylaşırdı. Dengbejlerden sonra yazılı edebiyatın ilk metinleri, gezmeye meraklı seyyahlar tarafından anı şeklinde kaleme alınmıştır. Bugün geçmişin izlerini öğrenmemizi bu gezgin seyyahların anlatımlarına borçluyuz. Bu seyyahların birkaçının Garzan yöremize seyahat ettiğini ve anılarından yörenin gelenek ve göreneklerine, kültürüne, demografisine ve sosyo-ekonomik durumuna dair kıymetli bilgiler edindiğimizi görüyoruz. Bu seyyahlardan biri de Garzan yöresine görevli olarak gelip, yöre hakkında bilgi veren Ali Bey isminde bir Osmanlı müfettişidir. Yıl 1884. Düyun-u Umumiye yeni kurulmuş ve devletin vergileri bu uluslararası idareye ipotek edilmiştir. İdare, Ali Bey'i müfettiş olarak görevlendirmiştir. O da İstanbul'dan yola çıkıp önce Anadolu'nun Güneydoğu illerini dolaşmış, ardından Bağdat'a gitme emri almıştır. İki kelek (Dicle ve Fırat nehirlerinde kullanılan, şişirilmiş keçi derisi tulumlar üzerine kurulmuş ilkel sal) hazırlatmış; birinin üzerine küçük bir ev yaptırmış, diğerine ise eşyalarını yükletmiştir. O dönemin ulaşım şartlarında kelekler hayatın vazgeçilmez bir parçasıydı. Seyyahların anlatımları sayesinde, günümüzde yok olmuş tarihi konaklama yerleri, limanlar gibi mekanlar hakkında da bilgi ediniyoruz. Ali Bey, Dicle üstünde kelek ile günler süren, macera dolu bir yolculukla Bağdat'a gitmiştir. Bu yolculuğu sırasında Garzan’a da uğramış ve Zoğ Köyü'nde incelemelerde bulunmuştur. Diyarbakır’a geldikten sonra, oradan keleklerle Dicle Nehri'nden Batman Çayı’na, Hasankeyf’ten geçerek, bugün baraj suları altında kalan Tileyê Navro Köyü’ndeki tarihi limana inmiştir. Kendini karşılayan Siirt vilayet görevlileriyle birlikte atlarla Siirt’e geçmiştir. Siirt’teki görüşmelerinden sonra Garzan’da Zoğ ve Hazzo kazalarında tuz ocakları ve vergiler hakkında incelemeler yapmıştır. Bu seyahatten yıllar sonra öğreniyoruz ki bölgenin en büyük ulaşım limanı Tileyê Navro Köyü’ndeymiş. Yıllar sonra bu limanın taşları topraktan çıkarılıp restore edilmiş ancak sonrasında baraj gölü altında kalmıştır. Garzan’ın o dönem devleti temsil eden en önemli kişisi Zoğ Miri Fettah Paşa’dır. Fettah Paşa, devlete bağlı tuz ocakları ve hayvan otlatma alanlarının vergilerini devlet adına topluyordu. Ancak Osmanlı’nın zayıflamasıyla birlikte mirler de hükümranlıklarını kaybetmeye başlamıştı. Zoğ Miri de bölgedeki aşiretlerin güçlenmesiyle zor günler geçiriyordu. Devletin vergi ve gelirlerini toplamakta aciz kalıyordu. Ali Bey, önce Babosiye Köyleri'nden geçerken İsmailê Dawut tarafından misafir edilmiştir. Oradan Zoğ Miri’nin oğlu Seyfetîn ile birlikte Zoğ Miri Fettah Bey’in yanına gitmiştir. Ali Bey, Zoğ Miri’nin o dönemde ekonomik olarak zor günler geçirdiğini, ancak bu zor şartlara rağmen misafirperverliğinden taviz vermediğini anlatır. Misafirliğini uzatmak istemesine rağmen, Zoğ Miri'nin onu gitmeye ikna edemediğini de ekler. Ali Bey, bu ziyareti sırasında Garzan yöresinin o yıllardaki tanıklığını yapmış, yöre halkının gelenek ve görenekleri hakkında önemli bilgiler sunmuştur. Osmanlı Devleti, bu bölgenin tuz ocaklarından ve meralarından aldığı vergileri önemli bir gelir kaynağı olarak kullanıyordu. Garzan halkının en önemli geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktı. Yazları sıcak olduğundan, hayvanlarını daha serin olan "zozan" adı verilen doğudaki dağ eteklerine götürüyorlardı. Ali Bey, yöredeki gelir kaynakları, folklorik yapısı ve kullanılan kıyafetler hakkında da kıymetli bilgiler sunmuştur. Ali Bey, yöredeki işlerini bitirdikten sonra, İstanbul’dan gelen emirle, tarihi Hasankeyf’ten Irak’a kelek ile günler sürecek bir yolculuğa çıkmıştır. Birkaç yıl Irak'ta yaşadıktan sonra Hindistan’a uğrayarak İstanbul’a dönmüştür. Ali Bey'in yaşam öyküsünün devamında Trabzon valiliği ve Düyun-u Umumiye direktörlüğü görevleri de bulunmaktadır. "Jurnal" adını verdiği anıları, ölümünden bir yıl önce, 1888'de yayımlanmıştır. Ali Bey, dört yıl süren bu serüven sırasında sadece teftiş işlerini yapmakla kalmamış, amatör bir gezgin ve toplum bilimci gibi gözlemler yapmış, bunları ince bir mizah duygusuyla analiz etmiştir. Bu heyecanlı ve öğretici serüveni "Dicle'de Kelek ile Bir Yolculuk" adlı anı kitabında bulacaksınız.
Ekleme Tarihi: 29 Eylül 2024 - Pazar
Tahir Eren

Bir Seyyah’ın Garzan Anıları: Dicle’de Kelek ile Bir Yolculuk

Köy köy, mezra mezra gezen dönemin müzik diliyle masal anlatıcıları (dengbejler), dolaştıkları köy ve yörelerin güzelliklerini köy dergahlarında halkla paylaşırdı. Dengbejlerden sonra yazılı edebiyatın ilk metinleri, gezmeye meraklı seyyahlar tarafından anı şeklinde kaleme alınmıştır. Bugün geçmişin izlerini öğrenmemizi bu gezgin seyyahların anlatımlarına borçluyuz. Bu seyyahların birkaçının Garzan yöremize seyahat ettiğini ve anılarından yörenin gelenek ve göreneklerine, kültürüne, demografisine ve sosyo-ekonomik durumuna dair kıymetli bilgiler edindiğimizi görüyoruz.

Bu seyyahlardan biri de Garzan yöresine görevli olarak gelip, yöre hakkında bilgi veren Ali Bey isminde bir Osmanlı müfettişidir.

Yıl 1884. Düyun-u Umumiye yeni kurulmuş ve devletin vergileri bu uluslararası idareye ipotek edilmiştir. İdare, Ali Bey'i müfettiş olarak görevlendirmiştir. O da İstanbul'dan yola çıkıp önce Anadolu'nun Güneydoğu illerini dolaşmış, ardından Bağdat'a gitme emri almıştır. İki kelek (Dicle ve Fırat nehirlerinde kullanılan, şişirilmiş keçi derisi tulumlar üzerine kurulmuş ilkel sal) hazırlatmış; birinin üzerine küçük bir ev yaptırmış, diğerine ise eşyalarını yükletmiştir. O dönemin ulaşım şartlarında kelekler hayatın vazgeçilmez bir parçasıydı. Seyyahların anlatımları sayesinde, günümüzde yok olmuş tarihi konaklama yerleri, limanlar gibi mekanlar hakkında da bilgi ediniyoruz.

Ali Bey, Dicle üstünde kelek ile günler süren, macera dolu bir yolculukla Bağdat'a gitmiştir. Bu yolculuğu sırasında Garzan’a da uğramış ve Zoğ Köyü'nde incelemelerde bulunmuştur. Diyarbakır’a geldikten sonra, oradan keleklerle Dicle Nehri'nden Batman Çayı’na, Hasankeyf’ten geçerek, bugün baraj suları altında kalan Tileyê Navro Köyü’ndeki tarihi limana inmiştir. Kendini karşılayan Siirt vilayet görevlileriyle birlikte atlarla Siirt’e geçmiştir. Siirt’teki görüşmelerinden sonra Garzan’da Zoğ ve Hazzo kazalarında tuz ocakları ve vergiler hakkında incelemeler yapmıştır. Bu seyahatten yıllar sonra öğreniyoruz ki bölgenin en büyük ulaşım limanı Tileyê Navro Köyü’ndeymiş. Yıllar sonra bu limanın taşları topraktan çıkarılıp restore edilmiş ancak sonrasında baraj gölü altında kalmıştır.

Garzan’ın o dönem devleti temsil eden en önemli kişisi Zoğ Miri Fettah Paşa’dır. Fettah Paşa, devlete bağlı tuz ocakları ve hayvan otlatma alanlarının vergilerini devlet adına topluyordu. Ancak Osmanlı’nın zayıflamasıyla birlikte mirler de hükümranlıklarını kaybetmeye başlamıştı. Zoğ Miri de bölgedeki aşiretlerin güçlenmesiyle zor günler geçiriyordu. Devletin vergi ve gelirlerini toplamakta aciz kalıyordu. Ali Bey, önce Babosiye Köyleri'nden geçerken İsmailê Dawut tarafından misafir edilmiştir. Oradan Zoğ Miri’nin oğlu Seyfetîn ile birlikte Zoğ Miri Fettah Bey’in yanına gitmiştir. Ali Bey, Zoğ Miri’nin o dönemde ekonomik olarak zor günler geçirdiğini, ancak bu zor şartlara rağmen misafirperverliğinden taviz vermediğini anlatır. Misafirliğini uzatmak istemesine rağmen, Zoğ Miri'nin onu gitmeye ikna edemediğini de ekler.

Ali Bey, bu ziyareti sırasında Garzan yöresinin o yıllardaki tanıklığını yapmış, yöre halkının gelenek ve görenekleri hakkında önemli bilgiler sunmuştur. Osmanlı Devleti, bu bölgenin tuz ocaklarından ve meralarından aldığı vergileri önemli bir gelir kaynağı olarak kullanıyordu. Garzan halkının en önemli geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktı. Yazları sıcak olduğundan, hayvanlarını daha serin olan "zozan" adı verilen doğudaki dağ eteklerine götürüyorlardı. Ali Bey, yöredeki gelir kaynakları, folklorik yapısı ve kullanılan kıyafetler hakkında da kıymetli bilgiler sunmuştur.

Ali Bey, yöredeki işlerini bitirdikten sonra, İstanbul’dan gelen emirle, tarihi Hasankeyf’ten Irak’a kelek ile günler sürecek bir yolculuğa çıkmıştır. Birkaç yıl Irak'ta yaşadıktan sonra Hindistan’a uğrayarak İstanbul’a dönmüştür. Ali Bey'in yaşam öyküsünün devamında Trabzon valiliği ve Düyun-u Umumiye direktörlüğü görevleri de bulunmaktadır. "Jurnal" adını verdiği anıları, ölümünden bir yıl önce, 1888'de yayımlanmıştır. Ali Bey, dört yıl süren bu serüven sırasında sadece teftiş işlerini yapmakla kalmamış, amatör bir gezgin ve toplum bilimci gibi gözlemler yapmış, bunları ince bir mizah duygusuyla analiz etmiştir. Bu heyecanlı ve öğretici serüveni "Dicle'de Kelek ile Bir Yolculuk" adlı anı kitabında bulacaksınız.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kurtalangazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.