Tahir Eren
Köşe Yazarı
Tahir Eren
 

EĞİTİM ŞART, OKUMAK FARZ

Okumak, insan için en kolay ve etkili öğrenme yoludur. İlkokul sıralarında başlayan eğitim süreci, yaşam boyu devam eder. Okuma ve tecrübelerden ders alarak kendini geliştirmek de insanın, yaşam okulundan mezun olana kadar süren bir yolculuğudur. Her zaman hatırlamamızda yarar var: Yüce dinimizin ilk emrinin “OKU” olduğunu unutmamalıyız. Eğitimin en zoru olan “Yaşam Okulu”nda başarıya ulaşmak; zorlukları yenme, engelleri aşma gücü kitap sayfalarında gizlidir. Yalnızca başarı ve güç değil, kendini tanımanın ve doğru yolda yürümenin sırları da kitaplardan öğrenilir. İngiliz şair Lord Byron şöyle der: “Bir damla mürekkep bir milyon kişiyi düşündürebilir.” Bu söz bize, düşündüren, sorgulayan, çalışan ve üreten bireylerin yolunun okumaktan geçtiğini hatırlatır. Charles de Montesquieu ise şu anlamlı sözleriyle emeğin değerini vurgular: “Sen şimdi bunları birkaç saat içinde okuyacaksın, fakat inan bana, ben bu işi yapabilmek için saçlarım ağarıncaya kadar çalıştım.” Okuduğumuz bir kitap, öncelikle bize yazarın düşüncelerini ve teşhislerini yansıtır. Voltaire ise şöyle der: “Okumayı öğrenmek, sanatların en güç olanıdır.” Okuma alışkanlığı kazanan insan, hem ruhunu besler hem de bilgiyle güçlenir. Hayatın zorluklarına karşı uyanık olur ve eğitilir. Maksim Gorki ise okumanın insana kazandırdığı erdemleri şu sözlerle dile getirir: “Kitap, kendimize ve başkalarına saygı duymayı öğretecek; yüreğimizi ve aklımızı, dünya ve insanlık sevgisiyle dolduracaktır.” Okuduğumuz kitap, “tarih” üzerineyse geçmişten ders alarak bugünü aydınlatmalı; ahlaki öğütler içeren bir metinse bizi daha erdemli bir insana dönüştürmelidir. Edindiğimiz bilgileri hayata uygulamalıyız, çünkü ancak bu şekilde kültürümüz, ruhumuz ve kişiliğimiz gelişir. Descartes bu konuda şöyle der: “İyi kitapları okumak, geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmektir.” Ekonomi, bilim, sanat, spor, sosyal yaşam, politika ve ülke yönetiminde güçlü ve ileri ülkelerde okuma oranlarının çok yüksek olduğunu görürüz. Ne yazık ki, Türkiye’de kitap okuma oranları oldukça düşüktür. Ülkemizde insanlar günde yalnızca 1 dakika kitap okumaya zaman ayırırken, 6 saat televizyon izleyip 3 saat internette vakit geçiriyorlar. Türkiye, okuma alışkanlığı sıralamasında dünyada 86. sırada yer alıyor. Kitap okuyanların %65’i aşk, %24’ü siyaset, %13’ü düşünce, %7’si ise kişisel gelişim kitaplarını tercih ediyor. Araştırmalar, kitap okuma alışkanlıklarının bir ülkenin ekonomik kalkınma seviyesi, eğitim sistemi ve kültürel değerleriyle yakından ilişkili olduğunu gösteriyor. Türkiye’de toplumun düzenli kitap okuma oranı %0,1, kitapların toplum yaşamındaki önem sıralaması 235. sırada. Toplumun %75’i kitap okumazken, %40’ı hayatında hiç kütüphaneye gitmemiş. Japonya’da kişi başına yılda 25, Fransa’da ise 7 kitap düşerken; Türkiye’de 12 bin 89 kişiye 1 kitap düşüyor. Japonya’da bir kişi yılda ortalama 25 kitap okurken, Türkiye’de 6 kişi ancak 1 kitap okuyor. Kitaplar bize yaşamı tanıtır, kelime hazinemizi zenginleştirir ve konuşma yeteneğimizi geliştirir. İnsan ilişkilerimizi güçlendirir ve sosyal bir karakter kazanmamıza yardımcı olur. Sonuç olarak, okuma gerileyince düşünce, düşünce gerileyince de eylem geriliyor. Bu durum, sosyo-ekonomik birçok göstergede olumsuz yansımalar yaratıyor. Yolun sonu ise bilim, iyi ahlak ve insan olmaktır.
Ekleme Tarihi: 20 Ekim 2024 - Pazar
Tahir Eren

EĞİTİM ŞART, OKUMAK FARZ

Okumak, insan için en kolay ve etkili öğrenme yoludur. İlkokul sıralarında başlayan eğitim süreci, yaşam boyu devam eder. Okuma ve tecrübelerden ders alarak kendini geliştirmek de insanın, yaşam okulundan mezun olana kadar süren bir yolculuğudur.

Her zaman hatırlamamızda yarar var: Yüce dinimizin ilk emrinin “OKU” olduğunu unutmamalıyız.

Eğitimin en zoru olan “Yaşam Okulu”nda başarıya ulaşmak; zorlukları yenme, engelleri aşma gücü kitap sayfalarında gizlidir. Yalnızca başarı ve güç değil, kendini tanımanın ve doğru yolda yürümenin sırları da kitaplardan öğrenilir.

İngiliz şair Lord Byron şöyle der: “Bir damla mürekkep bir milyon kişiyi düşündürebilir.” Bu söz bize, düşündüren, sorgulayan, çalışan ve üreten bireylerin yolunun okumaktan geçtiğini hatırlatır.

Charles de Montesquieu ise şu anlamlı sözleriyle emeğin değerini vurgular:
“Sen şimdi bunları birkaç saat içinde okuyacaksın, fakat inan bana, ben bu işi yapabilmek için saçlarım ağarıncaya kadar çalıştım.”

Okuduğumuz bir kitap, öncelikle bize yazarın düşüncelerini ve teşhislerini yansıtır. Voltaire ise şöyle der: “Okumayı öğrenmek, sanatların en güç olanıdır.” Okuma alışkanlığı kazanan insan, hem ruhunu besler hem de bilgiyle güçlenir. Hayatın zorluklarına karşı uyanık olur ve eğitilir.

Maksim Gorki ise okumanın insana kazandırdığı erdemleri şu sözlerle dile getirir:
“Kitap, kendimize ve başkalarına saygı duymayı öğretecek; yüreğimizi ve aklımızı, dünya ve insanlık sevgisiyle dolduracaktır.”

Okuduğumuz kitap, “tarih” üzerineyse geçmişten ders alarak bugünü aydınlatmalı; ahlaki öğütler içeren bir metinse bizi daha erdemli bir insana dönüştürmelidir. Edindiğimiz bilgileri hayata uygulamalıyız, çünkü ancak bu şekilde kültürümüz, ruhumuz ve kişiliğimiz gelişir. Descartes bu konuda şöyle der: “İyi kitapları okumak, geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmektir.”

Ekonomi, bilim, sanat, spor, sosyal yaşam, politika ve ülke yönetiminde güçlü ve ileri ülkelerde okuma oranlarının çok yüksek olduğunu görürüz.

Ne yazık ki, Türkiye’de kitap okuma oranları oldukça düşüktür. Ülkemizde insanlar günde yalnızca 1 dakika kitap okumaya zaman ayırırken, 6 saat televizyon izleyip 3 saat internette vakit geçiriyorlar. Türkiye, okuma alışkanlığı sıralamasında dünyada 86. sırada yer alıyor. Kitap okuyanların %65’i aşk, %24’ü siyaset, %13’ü düşünce, %7’si ise kişisel gelişim kitaplarını tercih ediyor.

Araştırmalar, kitap okuma alışkanlıklarının bir ülkenin ekonomik kalkınma seviyesi, eğitim sistemi ve kültürel değerleriyle yakından ilişkili olduğunu gösteriyor.

Türkiye’de toplumun düzenli kitap okuma oranı %0,1, kitapların toplum yaşamındaki önem sıralaması 235. sırada. Toplumun %75’i kitap okumazken, %40’ı hayatında hiç kütüphaneye gitmemiş.

Japonya’da kişi başına yılda 25, Fransa’da ise 7 kitap düşerken; Türkiye’de 12 bin 89 kişiye 1 kitap düşüyor. Japonya’da bir kişi yılda ortalama 25 kitap okurken, Türkiye’de 6 kişi ancak 1 kitap okuyor.

Kitaplar bize yaşamı tanıtır, kelime hazinemizi zenginleştirir ve konuşma yeteneğimizi geliştirir. İnsan ilişkilerimizi güçlendirir ve sosyal bir karakter kazanmamıza yardımcı olur.

Sonuç olarak, okuma gerileyince düşünce, düşünce gerileyince de eylem geriliyor. Bu durum, sosyo-ekonomik birçok göstergede olumsuz yansımalar yaratıyor.

Yolun sonu ise bilim, iyi ahlak ve insan olmaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kurtalangazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.