Dünyada yel değirmenleri boy gösterirken bölgemizde irili ufaklı akarsuların üzerinde kurulmuş su tribünlü değirmenleri vardı. Su değirmeni hidrolik güç kullanan bir değirmen türüdür. Öğütme, yalpalama veya çekiçleme gibi mekanik işlemleri yapmak için su çarkı veya su türbini kullanan bir yapıdır. 1800 yılarında Avrupa’da buhar tribünü motorlar ve elektrik icat edilmişti .Tekstil vb üretim işlerde bu güçlerden yararlanmasına rağmen yaygınlaşması uzun bir süre aldı. Bölgemize bu teknolojik gelişmelerin ulaşması yüzyılları bulmuştu. Bölgede bulunan akarsuların hırçın akışlarının güçlerinden yararlanılıyordu. El gücüyle döndürülen taş değirmenler hem zor hem de öğütülen buğday taneleri yeterince öğütülmüş olmuyordu. Bölgede irili ufaklı akarsular üzerinde 5-10 değirmenler bulunuyordu. Bu akarsular rakımı yüksek dağlarından süzülerek gelen kimi zaman şelaleye dönüşen derme çatlı kulübelerde oluşturulan değirmenler bulunurdu. Köylüler zahmetli bir yol sürecinden sonra değirmene gelirlerdi. Değirmen sırasında günlerce kalan köylüler getirdikleri buğdayları una çevirip evlerine dönüyorlardı. Bu değirmenlerin unları herkese kolay kolay nasip olmazdı. İnsanlar hırçın doğanın gücünden yararlanıyordu. Bu değirmenlerin ustaları çabuk yetişmiyordu. Bazen bozulan değirmenlerin sırasında kalan köylüler haftalarca sonra ancak unlarını öğütmek zorunda kalıyordu.
Katırlarla, atlarla eşeklerle zor bir süreçten sonra bu değirmenlere ulaşılırdı. Buğdaylarını getirmek isteyen köylüler yirmi bazen otuz kilometre ötedeki köy değirmenlerine buğdaylarını getirmek zorunda kalıyordu.
Sıraya girip bekleyenler…
O kadar çok insan değirmen önünde sıraya girerdi ki, kimisinin sırası üç gün sonra gelirdi.
Yatak yorgan getirip yatanlar olurdu.
Değirmenlerde bir avuç unla kül içinde mayasız ekmekler yapılıp yenirdi.
Değirmenlerin su kanalından şiddetle akan suyun sesi, dönen çarkın sesi, değirmen taşının sesi birbirine karışır giderdi. Değirmenci, dönen taştan dökülen unun diriliğini iki parmağı ile ovalayarak kontrol ederdi.
Değirmen taşının önündeki, un teknesinden, kürek kürek aldığı unları çuvallara doldururdu. Değirmenci tatlı bir telaşın içinde ak saçlı, elbiseleri beyaz bir adam olurdu.
Böyle ağarırdı değirmencinin saçı başı.
Değirmene girenin yüzü elbiseleri ak çıkardı. Hele değirmen taşı dişleri silindiğinde yada bakımında değirmende kalmak bir haftayı buluyordu. Su ırmakların bulunduğu debiler üzerin de değirmenler kurulurdu bu değirmenler. En fazla değirmenler Gurdila bölgesinde bulunurdu.Gurdila Köylerinden Beykent, Eyndar, Kadiya Köylerinde olduğunu biliyoruz. Eyndar köyünde Alt alta su kıyısında 7-8 değirmenin olduğu söylenir. Şimdi bile bu değirmenlerin taş duvar kalıntıları durmaktadır. Başlıca değirmenler Başur’da Aşe Navroye, Aşe Sipi, Aşe Duxana, Aşe Eyndare, Aşe Bekende, Aşe Kadiya, Aşe Silinde, Aşe Uşiye, Aşe Bira Kırediye olarak sayabiliriz. Yıllar sonra hem kuruyan akarsular hem de teknolojinin gelişimi ile bölgemize de yakıtla ve ya elektrik gücü ile çalışan motorlu değirmenler şehir merkezlerinde yerini almıştır. Bu gün hayat artık daha kolaylaşmıştır. Bu gün bu un değirmenlerin yerine elektrikle çalışan kepeksiz unu öğüten çok hızlı fabrikalar yerini almıştır.