Hüsn-ü zann kelime anlamı iyi fikirde bulunup, iyi olacağını düşünmek; Sû-i zann ise kötü fikirde bulunup, kötü düşünmektir. İkisinde de kesin hüküm yok, tahmine dayalıdır.
enab-i Allah, iman eden kullarını şu ayetiyle zandan sakınmayı emretmiş: “Ey iman edenler. Zandan çok sakının. Çünkü zannın bazısı ağır günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın…” (1)
Bu ayetle üç kötü alışkanlık menedilmiş, bunlardan tahmine dayalı hüküm verme “zann”, insanların gizliliklerini araştırmak “tecessüs” ve insanları arkalarından çekiştirmek “gıybet’tir.”
Efendimizin (asm): “Zanna kapılmaktan sakınınız, zan en fazla asılsız olabilen haber ve bilgi türüdür. Kulak kabartmayınız, gizlilikleri araştırmayınız, başkalarını kıskanmayınız, öfkenize kapılmayınız, birbirinize sırtınızı dönmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeşler olunuz” (2) Sosyal ve içtimai hayatımıza serlevha olan bu hadis-i Şerif ile önemli uyarıda bulunmuş.
Ne yazık ki, insanı su-i zanna sevk eden en önemli sebep, gene kendi mizacı veya cibilliyetinde kökleşen zan ile herkesin sözlerini şüphe ile karşılar ve olmayan asılsız bir hakikati, hakikat telakî edip, sahnesinde hileli rol oynar.
Bediüzzaman hazretleri: “Evet insan hüsn-ü zanna memurdur. İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir. Kendisinde bulunan sû-i ahlâkı, sû-i zan saikasıyla başkalara teşmil etmesin…” der. Devamında “…Sû-i zan ise, maddi ve manevî içtimaiyatı zedeler” demiştir.
Özetlemek gerekirse, sû-i zann insan hukukuna tecavüz ve günaha girmeye sebep olan fikirler ve tasavvurlar arasında münasebet kuran, vesvese ve evhamdan ibarettir; hüsn-ü zan ise Efendimizin, (asm) güzel ahlâkındandır. Nefis ve şeytan bu güzel hasletin düşmanıdırlar. Öyle ise biz de nefsimizi hüsn-ü zanna yönlendirmeye ve onu sû-i zandan menetmeğe bütün gücümüzle çalışmalıyız….
Dipnotlar:
1-Hücurât suresi, Âyet, 12, /2-Müslîm “Bir”, 28, /3- Mesnevi-i Nuriye ( Katre, Hâtime) s.66