Cenab-ı Allah’ın vahdet, ehadiyet ve tevhid mührü bütün varlıkların üzerinde görünüyor.
Bâtıl yoldaki felsefecilerin, varlıkların sebepler dairesinde tecelli ettiği iddiası ise tam bir safsatadır. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri bu konuya 22. Söz 1. Makam 10. Bürhan’da sarahatten açıklık getirmiştir. Bilmana; eşya nasıl zevale ve yok olmaya mahkûm ise, sebepler de aynı şekilde zevale ve yok olmaya mahkûmdur. Zevale ve yokluğa mahkûm olan sebeplerin, onlara bağlanan neticeleri ve meyveleri yoktan ve hiçten icat etmesi mümkün değildir.
Sebepler de, neticeler de zevalden ve yokluktan münezzeh olan Allah’ın icadı ve yaratması ile varlık sahasına çıkıyorlar ve yine onun yok etmesi ile de yokluğa ve zevale gidiyorlar.
Örneğin; elma ağaçtan çıkıyor. Elma netice; ağaç ise elmaya bir sebeptir. Elma nasıl zevale mahkûm ise, elmaya vasıta ve sebep olan ağaç da zevale mahkûmdur. Zevale ve yokluğa mahkûm olan bir şey ilâh olamaz. Kudret sahibi yüce Allah (cc)’ın zatı hiçbir varlıkta tecelli etmez, tecelli eden ancak onun sıfatları ve isimleridir.
Allah’ın kudreti sonsuzdur, sonsuz kudret ise hiçbir varlıkta tecelli etmez; çünkü her varlık, her şeyiyle sınırlıdır. Allah’ın sıfatları için tecezzi ve inkısam, yani parçalara ve kısımlara ayrılmak söz konusu olmadığına göre; bir varlıktaki kudret tecellisini ilâhî kudretin aynı olarak düşünmemiz de mümkün değildir.
Eşyada görünen mahlûk kudret, ilâhî kudret ile yaratılmıştır; ama o kudrete hiçbir cihetle benzemez. “...Hiçbir şey onun misli gibi değildir...” (Şûrâ, 42/11). Ayette ifade edildiği üzere hiçbir varlığın zatı Allah’ın zatına benzemediği gibi, hiçbir varlığın hiçbir sıfatı da ilâhî sıfatlara benzemez.
Örneğin: Kâinat, bir kitab-ı kebirdir, onda yazılan varlıklar da kelimât-ı kudrettir. Bir kitabın kelimelerine hayat, ilim ve kudret gibi sıfatlar takılamaz; zira bu sıfatların hiçbiri kâtibin sıfatları cinsinden olamaz. Zira yazının mahiyeti başka, kâtibin mahiyeti daha başkadır.
Teşbihte hata olmasın, mesela: Güneş’in aynadaki tecellisi güneş değildir. O aynadaki ışık güneş ışığının bir gölgesi hükmündedir. Yani, aynada görülen ışık güneş ışığından haber verir; ancak derece itibariyle onun ışığı, güneş ışığından “zat ile gölge arasındaki farklılık” kadar uzaktır, farklıdır.
Demek ki, bir varlıktaki kudret tecellisini, ilâhî kudretin aynı olarak düşünmemiz mümkün değildir. Zevale ve yokluğa mahkûm olan bir şey ilâh olamaz. Her bir varlık üzerinde tecelli eden, Allah’ın sıfatları ve isimleridir.
16.4.2024
Rüstem Garzanlı (Ağrak)