Yerel basında geçen bir haber ilgimi çekti. Haberde 100 yıl önce göç eden Ermeni ve Süryani ailelerinin torunlarının ziyareti anlamlıydı. 20 kişilik bir kafileyle Hollanda ve Almanya’dan gelen Garzanlı Süryani ve Ermeni torunları, atalarının topraklarını ziyaret etmekten büyük mutluluk duyduklarını söylediler. Kafile, Aydemir (Hıseyniye), Ağaçlıpınar (Ayndar), Beykent, Seyrantepe Köyü, Gürgöze Köyü, Konakpınar Köyü, Atabağı ve Koga yerleşimlerini ziyaret etti.
Kurtalan’a gelen Garzanlı Ermeni ve Süryaniler, gezdikleri köylerde son derece duygulu anlar yaşadılar.
Sürgün ve göç, bu bölgenin halklarının kaderiydi. Bu insanlarla hep beraber barış içinde bu köylerde yaşamıştık. 1949’da yolları Kurtalan ile kesişen sürgünlerden nasibini alan Toros ailesinin trajik öyküsünün tanığı olacağız. Yazar, 1949’da sürgünden kendi köylerine dönmeyi beklerken başka bir köye sürgün edilmelerini anlatıyor. Bu köy, Kurtalan’a bağlı yine bir başka Ermeni sürgününe ait yıkıntıların bulunduğu Kotibexırap Köyü olmuştu. Trenden indiklerinde istasyon bahçesine sığınan aile, bir süre sonra ilçenin tek camisine yerleşti. Ne trajiktir ki, bu cami Müslüman olan bir Ermeni’nin öncülüğü ve çabalarıyla yapılmıştı. Kaymakamlığa yapılan şikayetler sonucunda, aile eskiden Ermenilerin de yaşadığı Kotibexırap Köyü’nün yıkıntılarında iskân edilmişti.
Yazar, 1940'larda Mutki'den batıya sürgüne gönderilen ve sonrasında yolları Kurtalan’a düşen muhacirlerin yaşam öyküsünü anlatıyor. O günkü Kurtalan’ı anlatan yazar, yaşadıklarının yanı sıra gelişme gösteren o günkü Kurtalan’a da ışık tutuyor.
Kitabın bir sayfasından alıntı:
SÜRGÜN
Ferman Toroslar
O sürede beş altı aile daha geldi mi! Olduk mu içeride on beş hane!
Cami döndü panayır yerine!
Sonunda validen haber çıktı. Jandarma gelip Kurtalan civarındaki boş köylerden birine iskan edileceğimizi haber verdi. Birkaç güne kalmadı, kendimizi yeni evimizde bulduk.
Kotibexırap...
Hiç böyle isim olur mu? Hiçbir köyün adı “yıkık” konur mu? Konurmuş. Kotib Köyü’nün adı hep mi buydu bilmiyorum ama artık kim bilir kaç zamandır sürülmemiş tarlalardan ve yıkılmış evlerden başka bir şey yoktu gerçekten de. Sahibi kimlerdi o taşların, neredelerdi? Onlar da bizim gibi yabancı bir yere muhacir mi gitmişlerdi acaba? Biz Kotibexırap’ın yeni sakinleri için bunların bir önemi yoktu o an. Senelerdir ilk defa bir eve sahip olacağımızı bilmenin sarhoşluğundaydık. Varsın Kotib’in hayaletleri tepemizde dolanıp dursunlar.
Köyün toprağını elli parsele ayırdılar. Her birine kazmanın ucuyla sınır çekip kireçle numara koydular. Torbaya da aynı numaraları attılar. Kaymakam caminin önünde, elinde numara dolu torba, hepimiz karşısında asker gibi hizadayız.
Listeden adı okunan kişi öne çıkıp kaymakamın yanına koşuyor, elini torbaya daldırıp besmele eşliğinde bir numara çekiyor, sanki nasıl bir parsele düştüğünü kendisine söyleyecekmiş gibi dikkatle sayıya bakıyor. Bir sonrakinin adı okununca kendine gelip yerine geçiyor. Esasında kaç nüfus olursa olsun herkese eşit büyüklükte yer düşüyordu.